Prof. Dr. Aytekin Altıntaş
ÇÜTF Kadın Hastalıkları ve Doğum AD Jinekolojik Onkoloji Ünitesi
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey…..” Benim yaşama bakışımı özetleyen kısacık bir cümle… Yalnızca insanlar için değil tüm doğa için varolmanın olmazsa olmaz koşulu sevgi benim için… Sevgi kaçınılmaz olarak insancıllığa götürüyor insanı. Ve bence insancıllıkla içiçeliği en yoğun yaşatan meslek hekimlik. Öncelikle insan sağlığı, sonra diğer şeyler.. Sevgisiz olamayan, insalcıllıkla çok yoğun bağlantısı olan bir diğer meslek ise öğretmenlik. İnsanlara yaşamı sorgulamayı öğretmenin, gencecik beyinlere örnek olmanın gururunu yaşıyor insan… Ben şanslı bir iyim diye düşündüm hep, hem hekim oldum, hemde öğretim üyesi.. Birçok tıp öğrencisinin , bir çok kadın hastalıkları ve doğum asistanının mesleki eğitimine, ve alçak gönüllülük gösteremeyeceğim bir şekilde “aydınlanmalarına” katkıda bulundum. 2011 yılında dönemin YÖK ve sağlık politikaları ile uyuşmamın olanaksız olduğunu anlayarak çok sevdiğim Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve sevgili öğrencilerimden ayrıldım. Şu anda yalnızca özel muayenemde hastalarımla başbaşayım. Adana ili içerisinde bulunan özel hastanelerin çoğunda ameliyat yapma olanağım var. Her yerde dostlarım, sevdiklerim , meslektaşlarım ve yardımcı sağlık personeli var.
Daha tıp fakültesine girdiğim yıllarda doğumla uğraşan bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmak istemiştim . O zamanlar perinatalojinin adı yoktu. Daha sonra olanaklar ve fırsatlar beni Türkiye’de Jinekolojik Onkoloji nin kurucuları arasında yer almaya yönlendirdi. 1981 yılında Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzmanlığa başladım. 1986-1988 yılları arasında Düziçi Devlet Hastanesinde zorunlu hizmetimi tamamladım. Orada kadın hastalıkları ve doğum kliniğini kurdum ve ameliyathaneyi açarak Düziçi ilçesinde ilk ameliyatı yaptım. Zaten ilçede görev yapan ilk cerrah bendim. Askerlik görevimi (İstanbul, Gümüşsuyu Asker Hastanesi) tamamladıktan sonra Çukurova Üniversitesinde yardımcı doçent olarak göreve başladım. Hocam Prof.Dr.Nihat Arıdoğan’ın önerisi, birazda zorlamasıyla Jinekolojik Onkoloji ünitesini kurdum. Ancak çok sevdiğim doğumla ilişkimi hiçbir zaman kopartmadım. 1992 yılında doçent, 1997 yılında profesör oldum . Yurt içi ve yurt dışı bilimsel dergilerde yayınlanan çalışmalar yaptım. Kongrelerde, bilimsel toplantılarda ve halk toplantılarında çok sayıda medikal ve paramedikal konuşmalar yaptım. Eğitimle ilgili çalışmalarım oldu. Akademik yükseltme kriterlerinin standardizasyonu konusunda konuşmalar ve söyleşilerde bulundum. Yıllar sonra bu kriterlerin YÖK tarafından benimsendiğini görmek benim için bir teselli oldu. Ancak geç kalınmıştı. Jinekolojik Onkoloji dalında yaptığım çalışmalar ile Türkiye’nin ilk Jinekolojik Onkolojik Cerrahi Uzmanlarından biri oldum. Kanser tedavisinin bir çok uzmanlık alanının birlikte çalışmasıyla daha başarılı olacağı düşüncesini destekledim ve yerleşmesine katkıda bulundum. Ama sevgi ve şefkatin en az tedavi kadar gerektiğini hep savundum, her zaman hastalarımın yanında oldum.
1990 lar Türkiye’de normal doğumun geri plana atılmaya başlandığı ve sezaryenin çok sık yapılmaya başlandığı yıllardı. Bunu farketmemle birlikte bu yanlış eğilimin engellenmesi için çalışmalara başladım. Gazetelerde, radyo programlarında, bilimsel toplantılarda ve bilimsel dergilerde sezaryenin gereksiz yapılmasının ileride doğuracağı sakıncaları anlatan konuşmalar yaptım, yazılar yazdım. O zaman sağlık bakanlığına ve görevi olmadığını bildiğim halde yüksek sağlık şurasına Çukurova Jinekoloji Derneği Başkanı sıfatımla dilekçeler gönderdim. Ancak başarısız oldum. Şimdi sağlık bakanlığı gereksiz sezaryeni önlemek için çalışmalar yapıyor, ama işleri çok zor. Sezaryen kültürü yerleşti bir kere.. Ve öngördüğüm sezaryene bağlı eşin önde gelmesi, rahim kasının içine işlemesi, sezaryen yerine yerleşen gebelikler gibi uygun olmayan yerlerde tedaviye edilmeye çalışıldığında ölümcül sonuçlar doğuran olaylar ve sezaryen yapılan yerde iyileşmeyen kese olması ve düzensiz kanamalara neden olması gibi hastanın yaşam kalitesini bozan sonuçlar sık görülmeye başladı ne yazık ki… 3. Sezaryen sırasında ortaya çıkan zorlukları çok önemsemiyorum.. Onlar bir şekilde çözülüyor.. Ama yukarıda saydığım geç komplikasyonlar toplum sağlığını tehlikeye atıyor.
Sözün kısası, 1998 den beri çalıştığım muayenehanemde hastalarıma yardımcı olmaya çalışıyorum.. Kadın kanserleri cerrahisi üst uzmanlık alanım. Gebe takibi, normal doğum , gerekirse sezaryen, her türlü cerrahi girişim, özellikle sorun çıkarma olma olasılığı olan zor girişimleri Adana’ki tüm özel hastanelerde gerçekleştiriyorum.
ÇÜTF Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Allerji ve İmmunoloji bilim dalında öğretim üyesi olan Prof. Dr Derya Ufuk Altıntaş ile evliyim. İki çocuğum var.
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde sağlık kurumları işletmeciliği ön lisans programını bitirdim. 2001 de İşletme fakültesinden 2015 de felsefe bölümünden mezun oldum. Şu anda ÇÜTF felsefe bölümünde yüksek lisans yapmaktayım.
Kadın hakları ve kadın sorunlarıyla yakından ilgilenirim. Bu konuları işleyen gerçek olaylardan esinlenen öyküler yazdım. Bu öykülerim 8 mart dünya kadınlar günü çerçevesinde her yıl Cumhuriyet gazetesinde yayınlanırdı. Arkasını getiremedim… Şiir denemelerim oldu, bir kitap yayınlayamadım.
Nazım’ın dediği gibi,
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Dünyada, ülkemde ve Adana’da gerek aydınlanma adına, gerekse sağlık alanında daha çok işler var yapılacak…GİDERAYAK….